Seküler bir ailede yetişip, seküler (uhravi hayattan
ziyade dünya hayata odaklanma) hayatı
benimseyenlerin bir çoğu farklı
sebeplerden dolayı dinin ibadet saydığı bir takım ritüellere baştan beri karşı
bir duruş sergilediği bilinmektedir!. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile ortaya
çıkan ve meşhurlaşan din alimlerimizden İHSAN ELİAÇIK ile HAKKI YILMAZ’ın amacı bu çevreleri kazanmak mıdır, kendini oraya yakın hissetmesinden midir?
bilinmez ama, Seküler anlayışa uygun Kuran yorumları yaptığı söylemlerinden
anlaşılmaktadır! Mesela Yılmaz; “İslam’da
namaz diye bir şey yoktur! Dini kasıtlı olarak tahrif etmişler; örneğin salat
namaz değildir. Başkalarına sosyal ve zihinsel destek vermektir” Abdest,
teyemmüm ve gusül diye bir şey yoktur! ; namaz için abdest, zaten yoktur!;
Abdest ayetinde (Maide,5/6) emredilen şey, topluma veya toplantıya çıkarken
vücudunuzdaki ve elbisenizdeki kötü kokuları giderip öylece toplumun yanına
çıkmaktır, kastedilen mana budur” gibi.. Kuran adına, ipe sapa gelmez
fikirler ileri sürmektedir. Allah rahmet
etsin Hz. Ali, “Kuran konuşmaz konuşturulur” sözünün ne kadar haklı olduğunu
günümüzde Kuran adına konuşanların bir çoğunun ne herzeler yediğini gördükçe
anlıyoruz! Aslında bu yapılan şey Kuransız, kurancılık yapmaktır! Destek
dedikleri şey nasıl yapılır, ne zaman yapılır, kime yapılır, nasıl ayakta
tutulur, yapmadan önce elini yüzünü yıkayıp başını ve ayaklarını meshetmek
neden gerekir, sular kesikse toprağa sürmenin sebebi nedir, günde kaç kere
yapılır, dırar mescidi ne demek, neden orada destek yapmak yasaklanmıştır... Diye
soruyoruz ama, fikirler saplantı olursa cevabında mantık bulamazsınız! Oysa, İslami
usulde ümmetin tamamının ittifak ettiği husus odur ki Hz. Peygamber
sağlındayken 5 vakit namaz farz kılınmıştır. Bu Nassla sabit olmuş ve sünnetle pratize edilmiş
bir emirdir. Kur’ân’da 3 ana vakit bulunmaktadır bu 3 temel vaktin içinde 5
vakte bölümlenen Salat vakitleri Hz. Peygamber döneminde de 5 vakit olarak
belirlenmişti.
Amacım bu çevrelerle kavga değildir! Ancak bunların
bu inanca sürüklenmesinde tamamen de
haksız değiller! Rahmetli Akif in dediği gibi din adına uydurulmadık
hurafe yenmedik herze kalmamış! Arap geleneği sünnet adı ile din haline
getirilmiş, Kura’a taban tabana zıt, kendi içinde de bir biri ile tezat olan
sözlere hadis denerek hadis’e olan güven yok edilmiş, sonra onların sünnetle
eşitlendiği yetmezmiş gibi vahiy sayılmış! Akıl çuvala konulup birilerine
emanet edilmiş! Sorgulama reddedilmiş, tahkik yanlış sayılıp taklit ihlas
sayılmış! Daha neler.. Neler…!! Bütün
bunların toplumda din olarak yaşanması sonucu malum! Müslümanlar; tarihin
hiçbir safhasında bu kadar fakir zelil, cahil, yobaz, ve tefrika içinde
olmamıştı! Bu manzarayı gören insanların birçoğu, “Bu toplumu bu hale bu anlaşı
içinde barındıran din getirdi! Böyle din olmaz” diyerek Müslümanların hatasını
dine yükleyerek farklı anlayışlara gitmiş! Buna sebep olanlar ise, kendi
hataları düşünmek şöyle dursun ötekileştirdiklerine demedik söz etmedik hakaret
bırakmamışlar! Niye benim gibi düşünmüyor yaşamıyorsun diye! Tabi bu kavga tek
tarafı olan bir şey değil! Sekülerizmi benimseyenler karşı olarak
nitelendirdiklerine misliyle karşılığını
verdiği gibi hakim oldukları dönemlerde nerdeyse yaşam hakkını ellerinden aldıkları
oldu! Çok yakın dönemde bizde bu mağdurların içinde idik! Mesele kim haklı kim
haksız boyutunu çoktan geçmiş! Geçmişe takılıp her şeyi kara görmek hiçbir
insana yakışmaz. Sonuçta biz bir ülkede barış içinde yaşamak zorundayız. Fikir
ayrılığı elbette olacak. Esas konumuza
dönersek, toplumda bir sürü aşırı ifrat ve tefrit içinde olanlar var. Tartışmaları kavgaya dönüştüren, orta yola bile razı olmayan anlayışlara
değinmek istiyorum. Birincisi gelenekçiler! Gelenekliler demiyorum. Çünkü ikisi
çok farklı. Nedeni de tüm gelişmelerin öğretilerin mutlak bir geleneği vardır.
Onu yok saymak hafıza kaybıdır! Gelenekçiler ise; geçmişten gelen ve sürekli
ilavelerle kar topu gibi büyüyen müktesebatın çerini çöpünü toptan din kabul eden
anlayışlar!.. Bu anlayışta eskiye öylesine rağbet vardır ki, eski kitap eski
alim nerdeyse Rab’laştırılmıştır! Onlarda hata olmaz! Oysa Yüce Yaratıcı
Kitabında, ahlak abidesi Resulünü hatasından dolayı on beş yerde eleştirmiştir!
Peygamberler hata yapar da Buhari Müslim, Gazali, Saidi Nursi..vb. hata yapmaz
mı! diye bir cümle kurduğunuzda hadis düşmanı, sünnet düşmanı olursunuz!.
Arkasından tekfirler ve küfürler sıralanır! Hele karşınızdaki bir tarikat
mensubu ise, şeyhi ile ilgili en küçük bir eleştiri de bulunsanız! Katlinize
fetva verebilirler!
Ya kendini mealci olarak tanıtanlar! Lügat üzerinden
Kuran’dan anlam çıkartıp dinde ıskonto yapıp hükümler üretenler! Onların gözünde gelenek
diye bir şey yoktur! Toptan red var! Ne varsa çöpe!.. Nerdeyse Allah resulünü
yok sayma hadsizliği! Sahabe ve ondan sonraki bütün nesiller tarih boyunca
yanılmış, namaz abdestin bugünkü uygulama bicimi Emevi saraylarında uydurulmuştur!
Dinle alakası yoktur!
Emevi saraylarında uydurulan çok şey var ama,
namazın abdestin Kuran’da referansı var. Bir insan Allahtan korkması gerek. Siz
bunları yapmıyor olabilirsiniz! Ap açık Kuran adına Kuran’a muhalefet etmekte
ne oluyor?..! Ne çabuk Kuran alimi oldunuz! Araplardan dahi iyi Arapçayı ne
çabukta kavradınız!..? Kuran’ın pratiği
olan sünneti reddetmek, sizi kitabın içine boşaltmaya kadar getirmişse bu hızla
nere gidiyor olabilirsiniz?..! Hiç düşündünüz mü? O yok, bu yok, şu yok!
Geriye sorumsuz, edepten hayadan uzak
af edersiniz hayvan gibi başı boş bir hayat mıdır?..! Allah’ın bize önerdiği!
Her iki uç içinde söylenecek sözüm çok! Ama ne hikmetse
herkes bulunduğu yerden o kadar emin ki.. Allah’ın kitabı kar etmemişse başka
sözlerin hiç değeri olmasa gerek!
Sonuç olarak kanaatimi paylaşayım, anladığım kadarı
ile dinin tek otoritesi Allah’ın kitabıdır. Her Müslüman mutlaka onu anlamak
için caba içinde olması gerekir! Sünnet, Kuran’ın pratiği hayata uygulama
biçimleridir! Diğer kaynaklar ona
muhalefet etmiyorsa, Kuran’ı anlamamızda bize ışık oluyorsa tabi ki baş
tacıdır. Ancak, sünnet ve hadis kavramlarının altı, çok yalan ve yanlışlarda
doldurulmuştur! Bunların hakikisi ve sahtesini yine Kuran’ın hakemliğinde
yapmak mümkündür. Herkese Allah’ın selamını sunarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder