16 Ekim 2018 Salı

KURAN'SIZ KURANCILAR İLE KURANSIZ HURAFECİLER ARASINDA KALDIK! BİR ORTA YOL YOKMU?



Seküler bir ailede yetişip, seküler (uhravi hayattan ziyade dünya hayata odaklanma)  hayatı benimseyenlerin bir çoğu  farklı sebeplerden dolayı dinin ibadet saydığı bir takım ritüellere baştan beri karşı bir duruş sergilediği bilinmektedir!. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile ortaya çıkan ve meşhurlaşan din alimlerimizden İHSAN ELİAÇIK ile HAKKI YILMAZ’ın amacı  bu çevreleri kazanmak mıdır,   kendini oraya yakın hissetmesinden midir? bilinmez ama, Seküler anlayışa uygun Kuran yorumları yaptığı söylemlerinden anlaşılmaktadır! Mesela Yılmaz; “İslam’da namaz diye bir şey yoktur! Dini kasıtlı olarak tahrif etmişler; örneğin salat namaz değildir. Başkalarına sosyal ve zihinsel destek vermektir” Abdest, teyemmüm ve gusül diye bir şey yoktur! ; namaz için abdest, zaten yoktur!; Abdest ayetinde (Maide,5/6) emredilen şey, topluma veya toplantıya çıkarken vücudunuzdaki ve elbisenizdeki kötü kokuları giderip öylece toplumun yanına çıkmaktır, kastedilen mana budur” gibi.. Kuran adına, ipe sapa gelmez fikirler ileri sürmektedir.  Allah rahmet etsin Hz. Ali, “Kuran konuşmaz konuşturulur” sözünün ne kadar haklı olduğunu günümüzde Kuran adına konuşanların bir çoğunun ne herzeler yediğini gördükçe anlıyoruz! Aslında bu yapılan şey Kuransız, kurancılık yapmaktır! Destek dedikleri şey nasıl yapılır, ne zaman yapılır, kime yapılır, nasıl ayakta tutulur, yapmadan önce elini yüzünü yıkayıp başını ve ayaklarını meshetmek neden gerekir, sular kesikse toprağa sürmenin sebebi nedir, günde kaç kere yapılır, dırar mescidi ne demek, neden orada destek yapmak yasaklanmıştır... Diye soruyoruz ama, fikirler saplantı olursa cevabında mantık bulamazsınız! Oysa, İslami usulde ümmetin tamamının ittifak ettiği husus odur ki Hz. Peygamber sağlındayken 5 vakit namaz farz kılınmıştır. Bu  Nassla sabit olmuş ve sünnetle pratize edilmiş bir emirdir. Kur’ân’da 3 ana vakit bulunmaktadır bu 3 temel vaktin içinde 5 vakte bölümlenen Salat vakitleri Hz. Peygamber döneminde de 5 vakit olarak belirlenmişti.


Amacım bu çevrelerle kavga değildir! Ancak bunların bu inanca sürüklenmesinde tamamen de  haksız değiller! Rahmetli Akif in dediği gibi din adına uydurulmadık hurafe yenmedik herze kalmamış! Arap geleneği sünnet adı ile din haline getirilmiş, Kura’a taban tabana zıt, kendi içinde de bir biri ile tezat olan sözlere hadis denerek hadis’e olan güven yok edilmiş, sonra onların sünnetle eşitlendiği yetmezmiş gibi vahiy sayılmış! Akıl çuvala konulup birilerine emanet edilmiş! Sorgulama reddedilmiş, tahkik yanlış sayılıp taklit ihlas sayılmış! Daha neler.. Neler…!!  Bütün bunların toplumda din olarak yaşanması sonucu malum! Müslümanlar; tarihin hiçbir safhasında bu kadar fakir zelil, cahil, yobaz, ve tefrika içinde olmamıştı! Bu manzarayı gören insanların birçoğu, “Bu toplumu bu hale bu anlaşı içinde barındıran din getirdi! Böyle din olmaz” diyerek Müslümanların hatasını dine yükleyerek farklı anlayışlara gitmiş! Buna sebep olanlar ise, kendi hataları düşünmek şöyle dursun ötekileştirdiklerine demedik söz etmedik hakaret bırakmamışlar! Niye benim gibi düşünmüyor yaşamıyorsun diye! Tabi bu kavga tek tarafı olan bir şey değil! Sekülerizmi benimseyenler karşı olarak nitelendirdiklerine misliyle  karşılığını verdiği gibi hakim oldukları dönemlerde nerdeyse yaşam hakkını ellerinden aldıkları oldu! Çok yakın dönemde bizde bu mağdurların içinde idik! Mesele kim haklı kim haksız boyutunu çoktan geçmiş! Geçmişe takılıp her şeyi kara görmek hiçbir insana yakışmaz. Sonuçta biz bir ülkede barış içinde yaşamak zorundayız. Fikir ayrılığı elbette olacak.  Esas konumuza dönersek, toplumda bir sürü aşırı ifrat ve tefrit içinde olanlar var.  Tartışmaları kavgaya dönüştüren,  orta yola bile razı olmayan anlayışlara değinmek istiyorum. Birincisi gelenekçiler! Gelenekliler demiyorum. Çünkü ikisi çok farklı. Nedeni de tüm gelişmelerin öğretilerin mutlak bir geleneği vardır. Onu yok saymak hafıza kaybıdır! Gelenekçiler ise; geçmişten gelen ve sürekli ilavelerle kar topu gibi büyüyen müktesebatın   çerini çöpünü toptan din kabul eden anlayışlar!.. Bu anlayışta eskiye öylesine rağbet vardır ki, eski kitap eski alim nerdeyse Rab’laştırılmıştır! Onlarda hata olmaz! Oysa Yüce Yaratıcı Kitabında, ahlak abidesi Resulünü hatasından dolayı on beş yerde eleştirmiştir! Peygamberler hata yapar da Buhari Müslim, Gazali, Saidi Nursi..vb. hata yapmaz mı! diye bir cümle kurduğunuzda hadis düşmanı, sünnet düşmanı olursunuz!. Arkasından tekfirler ve küfürler sıralanır! Hele karşınızdaki bir tarikat mensubu ise, şeyhi ile ilgili en küçük bir eleştiri de bulunsanız! Katlinize fetva verebilirler!


Ya kendini mealci olarak tanıtanlar! Lügat üzerinden Kuran’dan anlam çıkartıp dinde ıskonto yapıp  hükümler üretenler! Onların gözünde gelenek diye bir şey yoktur! Toptan red var! Ne varsa çöpe!.. Nerdeyse Allah resulünü yok sayma hadsizliği! Sahabe ve ondan sonraki bütün nesiller tarih boyunca yanılmış, namaz abdestin bugünkü uygulama bicimi Emevi saraylarında uydurulmuştur! Dinle alakası yoktur!


Emevi saraylarında uydurulan çok şey var ama, namazın abdestin Kuran’da referansı var. Bir insan Allahtan korkması gerek. Siz bunları yapmıyor olabilirsiniz! Ap açık Kuran adına Kuran’a muhalefet etmekte ne oluyor?..! Ne çabuk Kuran alimi oldunuz! Araplardan dahi iyi Arapçayı ne çabukta kavradınız!..?  Kuran’ın pratiği olan sünneti reddetmek, sizi kitabın içine boşaltmaya kadar getirmişse bu hızla nere gidiyor olabilirsiniz?..! Hiç düşündünüz mü? O yok, bu yok, şu yok! Geriye   sorumsuz, edepten hayadan uzak af edersiniz hayvan gibi başı boş bir hayat mıdır?..! Allah’ın bize önerdiği!


Her iki uç içinde söylenecek sözüm çok! Ama ne hikmetse herkes bulunduğu yerden o kadar emin ki.. Allah’ın kitabı kar etmemişse başka sözlerin hiç değeri olmasa gerek!


Sonuç olarak kanaatimi paylaşayım, anladığım kadarı ile dinin tek otoritesi Allah’ın kitabıdır. Her Müslüman mutlaka onu anlamak için caba içinde olması gerekir! Sünnet, Kuran’ın pratiği hayata uygulama biçimleridir!  Diğer kaynaklar ona muhalefet etmiyorsa, Kuran’ı anlamamızda bize ışık oluyorsa tabi ki baş tacıdır. Ancak, sünnet ve hadis kavramlarının altı, çok yalan ve yanlışlarda doldurulmuştur! Bunların hakikisi ve sahtesini yine Kuran’ın hakemliğinde yapmak mümkündür. Herkese Allah’ın selamını sunarım.


 


 


 


 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder