DEĞERLİ DOSTLAR;
BİZ BÖYLE Mİ İDİK!!?
BİZE NE OLDU!!?
İŞTE BİZİM HİKAYEMİZ..!
Allah'ın insanlığa gönderdiği dinler,
tarih boyunca inananlar tarafından bozula gelmiştir! Buna karşın yüce yaradan,
şirkten uzak kalmaları için, kavimlere sürekli peygamberler göndererek
tevhitteki yozlaşmanın önüne geçmeyi amaçlamıştır. Ne yazık ki, insanoğlu her
dönemde haddini aşmıştır. Kimileri dini yetersiz bulup artırımlar yaparak,
kimileri azaltarak! Kimisi geçmiş kültürlerini, asabiyet ve kavmiyetçiliğini, aile
kavgalarının sebep ve sonuçlarını
zamanla dinselleştirmiştir!
kimileri de dinden çıkar sağlamayarak sürece bir şekilde zarar
vermişlerdir!...En basit bir örnek verecek olursak; Hz Musa kavmini kızıl
denizden geçirdikten sonra kırk günlüğüne ayrılır. Döndüğünde kavminin altından
yapılmış böğüren bir ineğe taptığını, öncülerinin de “Musa da böyle istiyordu” dediğini Kurandan
okuyoruz. İnsan tabiatı böyle bir şey. Henüz 40 gün içinde tüm gerçeği bilip
görmesine rağmen sapması neyin göstergesidir!..? Kabe deki lat ve Uzza kimleri
temsil ediyordu? Hiç düşündük mü birisi lut a.s. Diğeri Üzeyir a.s. Müşriklerin kutsadıkları kişilerdi. Bunlar bir masal
değil, insanoğlunun her an sapmaya meyilli olduğunu hatırlatan mesajlardır!
Hz. Muhammed sonrası da, söz konusu
olumsuz etkenlerin kendini göstermesiyle İslam içindeki yozlaşma diğer dinlerin kaderine mahkum olmuştur!.
Başlangıç olarak zorba ve adaletsiz yönetimler, muhaliflerini sindirmek ve
gözden düşürmek, hükümranlıklarını sürdürmek adına toplumdaki huzuru adaleti,
sosyal ilişkileri alt üst etmişlerdir! Allah’ın kitabının toplum tarafından
yeterince anlaşılması için caba göstermek şöyle dursun, geriye dönük bir takım rivayetler uydurarak
haklılıklarını topluma kabul ettirme yöntemini kullanmışlardır. İç ve dış
çatışmalar neticesi Kuran’ı anlayan insanların bir bir ölmesi, yaşayanların da
yönetimden uzak durması bu zihniyetin
ekmeğine yağ sürmüştür! İslamı yeni kabul etmiş geniş halk kitlelerin, dinini Kuran’dan
öğrenme imkanı nerdeyse kalmamış olduğu bir ortam! İnsanların dini anlama ve
yaşama konusundaki beklentisine cevap verecek yeterli rivayet de yok!! Bunu nerden anlıyoruz? Hz.
Ebu Bekir sahabenin yaşadığı dönemde bütün valilere genelge göndererek hadisleri
toplatır. Toplam 500 hadis çıkar. Bu kadarın içinde bile çelişkiler görünce
Allah resulü bize Kuran’dan başka emanet bırakmadı diyerek onları yok
ettiriyor. Çünkü sahabe Kuran’ı anlıyor, Allah resulünün örnekliğini de
içlerine sindirmiş vaziyetteler!
Karmaşa döneminde ise, Müslüman toplumun din
adına bildikleri Allah resulünden beri nesiller arası yaşanarak gelen
ibadetlerden anladıkları kadardır!
Sahabe dönemindeki derinlik maalesef kalmamıştır!
Bu
karmaşa içinde din adına yaşananlar!!!
Yönetimin bir şekilde gasp edilmesi, halifeliğin saltanata dönüşmesi
neticesinde iktidar ve muhalefetin
düşmanlıklarının hat safhaya ulaştığı muhalefetin yok edilmesi için bütün
imkanların seferber edildiği bir ortam!!! Bu gurupların arkalarına yandaş
bulmak adına Kuran’ı ve Allah resulünü
kendi lehlerine konuşturmaları neticesindeki uydurmaların daha sonraki
nesillere din olarak yansıdığı bir zaman dilimi !! Bunlar nasıl oluyor bir bakalım!
Kuran zaten anlaşılmıyor! Muhalif Şiilere göre Kuran’ı ancak temiz olanlar
anlar ve açıklarlar! Onlar kim? Ehlibeyt. Onlar da resuller gibi masumdurlar!
Vasıtasız vahiy alırlar! Ölecekleri vakti bile kendileri tayin ederler! Onlara
iman etmek imanın bir esasıdır! Dolayısı ile ehli beytin her söylediği söz
Kuran’ın anlamıdır!. Müslüman olmak ve kalabilmek için bu esasların kabulü
şarttır!!!
İktidarın zaten din diye bir derdi yoktur. Bütün derdi saltanatını devam
ettirmek ganimetini artırmak taraftarların çoğaltmaktır! Bunun içinde dinin
onların lehine konuşması yeterli. Bunun içinde ne gerekse yapılmakta!
İktidar ile muhalefet arasında kalan geniş
halk kitleleri, muhaliflerin dinde olmayan bir takım şeyleri itikat konusu
yapmasına karşı mesafeli durarak, her ne kadar iktidarın
zulmünü desteklemiyorsa da, karşı bir mücadele içinde de olmamışlar tabiri caiz
ise kabuklarına çekilmişlerdir!. Bir
kısmı da daha iyi Müslüman olmak adına toplum içine yayılmaya başlayan züht hayatına
yönlenerek her şeyden elini ayağını çekmişlerdir!
İktidar ve muhalefet kendi
iddialarının altını doldurmak adına Allah resulü adın söz uydurma yarışına
girdiklerini beş yüz olan hadis sayısının milyonlara ulaştığını
görerek anlıyoruz. Büyük kopuşun alt
yapısını oluşturan bu iddiaların altının
doldurulması için iki tarafta da
hadis borsası oluştu!. Bu
oluşumların bir tarafında ehlibeyt, diğer tarafta da peygamber adına hadis uydurma
faaliyetleri başlar! Bu o kadar meşrulaşır
ve önemsenir ki, hadis uyduranlar bununla cennete bile gideceğine inanmaya
başlarlar!. Her iki tarafta da dinde
olmayan bir sürü hurafe ve yalanları hem peygambere hem de ehlibeyte
söyletmişlerdir. Bunlarla kalsalar ya! Bu yalanları kullanabilecekleri
ayetlerin altına koyarak Kuran’ı da bu sürece
ortak etmişlerdir! Bugün ayet anlamlarına bakıyorsunuz, aynı ayet
şiilere farklı Sünnilere farklı bir şey söylüyor!!. Allah'ta tezat olur mu!!?
Haşa!!!
Sürecin devamında, insani yorumlar,
iyi niyetle, belirli zamanların sorunu çözme konusundaki fıkıh hükümleri,
içtihatlar, farklı kavimlerden gelen kültürler, dinde olmayan binlerce şey
dinden sayılırken, Kuran’ın hüküm
belirlemede adı olsa da, etkisiz
yetkisiz sevgi ve saygı boyutunda
duvarlara asılı bırakılmıştır! Kitabı
anlamayı değil de okumayı amel edinenler, ne hikmetse Allah resulünden yaklaşık
iki yüz elli üç yüz yıl sonra metin tenkidi yapılmadan toplanarak Kuran’a, ahlaka, akla ve kendi kendisi ile çelişen doğru ve yanlışın iç içe geçtiği rivayetler
yığınını anlaşılır ilan ederek,
Kitabın yerine oturtmuşlardır!. Tabiri caiz ise
tevhit ameliyat edilerek reforma tabii tutulmuştur. İslam kılıfı ile İslami
ritüellerinde içinde olduğu nerdeyse yeni bir din ortaya konmuştur! Daha
sonraki nesiller bu tezgahı fark etmeden
söz konusu rivayetlerin bir çoğunu ne yazık ki, Kuran'ın anlamı zannı
ile din haline getirmişlerdir. Çelişkili rivayetler; günümüzde bir kısım
Müslümanların tüm hadisleri reddetmesine, bir kısmının dinden uzaklaşmasına bir
kısmının ateist ve deist olmasına neden olurken, diğerlerini de geçmişte gruplara mezheplere, meşreplere, daha sonrada
tarikatlara bölünerek parça parça olmasına neden olmuştur!. Farklı rivayetleri
benimseyen her bir grup, kendilerini hak diğerlerini batıl görmesi yüzünden,
kardeş olmaları gereken müminler bir birini kafir ilan etmeye başlamışlardır. Bugün
her bir grup kendilerinin hak olduğunu ayetlere ve hadislere dayandırabilmekte,
Kuran ve hadis herkese farklı şeyler söyleyebilmektedir! Bu ihaneti zamanında görüp,
Müslümanları Kuran'a ve nebevi sünnete çağıran Hasan Basri, İmamı Azam, İmamı
Zeyd, Akif, Ali Şeriatı ve sonraki alimlerimiz ya cezalandırılmış yada
itibarları yerle bir edilmiştir. Süniiler şia olmakla, şii olanda sünnici olmakla
suçlanmıştır! Rahatlarını bozmamak istemeyenler, gelebilecek tepkileri göze
alamayan korkaklar, hakikati gördüğünde kafalarındaki dinin bozulacağı endişesi
içinde olanlar, ya susmaktalar! Yada çıkarlarına dokunduğu için bu gerçeği
söyleyen herkese bütün çirkinliği ile saldırabilmekte!...
İslam toplumunun bir dört yüz küsur
yıl dan beri içinde bulunduğu bu ortam bir senaryo değildir. Bu kadar bölünmenin,
çirkinleşmenin, ahlaksızlaşmanın kaynağı nedir! Mekruh sayılan bir eylemden
kaçmak için onlarca haramın işlendiği, kendine göre sünnet saydığı bir eylemi
yapmak için yüzlerce farzın yok edildiği dindar toplum!!!
Gelinen
nokta!...
İslam toplumları aklını kullanmayıp
hurafe bataklığına saplanması yüzünden, bilimsel, teknolojik, sosyal ve ekonomik gelişmelere
ayak uyduramamış, topraklarını kaybetmiş birçoğu batılıların sömürgesi olmaya
mahkum olmuşlardır! Kaynaklarını
akıllıca kullanmamış emperyalist ülkelere peşkeş çekmişlerdir.! Bu
kadar aymazlığı, gerilemeyi kimileri batılıların oyununa, kimileri
Müslümanların tembelliğine, kimileri de Kuran’ dışı uydurulmuş dinin
insanlardaki düşünme akıl etme yetisinin yok edilmesine bağlamıştır.!
Neticede, günümüz Müslümanları tarihte
hiç olmadığı kadar fakir, ezilmiş, aşağılanmış, zelil ve tefrikalara bölünmüş
haldedir. Karnı toklar acın haline ortak
olmamakla birlikte, aşağılık bir hayat sürmektedirler. Açlık ve yokluk içinde
olanlar eğitimden yoksun kaldıklarından kötülük üretenlerin etkisinde her yeni
gün farklı amaçlara yönelik kullanılmaktadırlar! Kısaca Müslümanlar bir birine
düşürülmüş, bir birini öldürmeyi dinin
bir emri hatta cihat sayma hadsizliğine düşmüş yada düşürülmüş durumdadır! Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kendilerine
yeni tartışma, kavga ortamı oluşturmada son derece maharetli olduklarını da
göstermişlerdir! Daha önce mezhepler ve tarikatlar üzerinde yürüyen tartışma, bu seferde dinin
kaynağı “Kuran mı, hadis mi”.?...Alanına kaydırılmıştır!!!!.
Bir sorun varsa ki, var!
Asırlardır saklanmaya çalışılıp bir
türlü üstü kapatılamayan bir tür tevhit ve şirk' in mücadelesi artık ap açık
ortaya çıkmıştır! Mesele din üzerinde oynanan
oyunların bozulup hakikate ulaşılması ise,
Maksat rızai ilahi kazanmaksa, önümüzde örneğimiz var. Bu dini güzel bir
şekilde yaşandığı bir zaman dilimi var. Allah'ın resulünün övülen örnekliği ve
bunların neler olduğu açıkça kitapta belirtilmiştir.
Allah’ın dininin aslına dönme konusunda atılacak her adımda, kavga etmeden, bağırıp çağırmadan,
tartışmaların ön yargısız bir şekilde sürdürülmesi, tevhidin, adaletin, aklın,
şefkatin, özgürlüğün, mübaşire nin öncülüğünde Müslümanların fabrika ayarlarına
dönmesi yönünde bir cabaya güzel bir katkı sağlamak varken...!
Kendimiz gibi düşünmeyenlere karşı bu
çirkinlik, ötekileştirme, iftira,
şahsiyetlerini yok etmek...! Bütün
bunları kimin için, kim adına, neden yaparız? Hem de din Allah'ın, kavga niye
bizim! Üstelik O böyle bir kavga istemezken! Bu çirkinlikten bir Allah rızası
çıkar mı!..? Çıkmayacaksa insan kaybedeceği şeyin kavgasını yapar mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder