16 Ekim 2018 Salı

ALLAHIN GÖNDERDİĞİ DİN BİZE NİYE YETMEDİ!



ALLAHIN GÖNDERDİĞİ DİN BİZE NİYE YETMEDİ!
Allah’ın gönderdiği din  aslında insanlığa yetmişti. Hz. Peygambere inen vahiy, o vahşi toplumu kuzuya döndürmüş, İnsanlığın zirvesini yaşatmış ve güzel bir örneklik teşkil etmiş, onlara yetmişti! O örneklik bize yetmedi!  Allah resulü  sonraları eski alışkanlıkların hortlamasıyla bir takım kavgalar başladı. Kavgalarda herkes kendinin haklılığını ispatlamak için Kuran’ı konuşturmak istediler.  Önce  beceremediler. sonra bir yol buldular. Önce peygamberi kendi adına, sonra da Kuran adına konuşturdular.  Farklı kültürler ile İslam düşmanlarının üretimleri de  zamanla devreye girdi.  Allah ın koyduğu hükümlerin birçoğu laytlaştırıldı!  Boşluklar için yenilenmelere, ilavelere, ihtiyaç duyuldu!. Eğitim imkanlarının çok az olduğu toplumda dine susamışlığın etkisi ile zehiri  şifa olarak almaya hazır topluma din adına ne verilirse kabul görüldüğü bir ortam!  Okuma yazma kültürünü fazla olmadığı, sözlü kültürün hakim olduğu bu toplumda din adına konuşulan ne varsa, doğru ve yanlışlar gerçek anlamda ayırt edilemeden,  vahye vurulmadan, metin tenkidi yapılmadan sadece rivayet edenlerin güvenilirliği üzerinden  yazıya dökülmeye başlandı.  Bu zan ifade eden  bilgiler Kuran’ın yerine almaya başlamasıyla  zaten bir  hayli fazla olan farklı sesler daha da arttı!
Özetlemek gerekirse,  Bazı yenilenmelere, ilavelere, ihtiyaç duyuldu. Her bir fiil  için hükümler çıkartılmaya, fıkıh kurallarına ilaveler devam edildi. Rivayette karşılığı olmayan konularda aynı ekolden gelen alimler ortak karar verdi. Buna da icma dendi! O kadar çok konularda detaylı görüşler üretildi ki, gerek sosyal hayata yönelik gerekse din adına söylenen yazılanlar, insana özgür bir alan bırakılmadan hükme bağlandı! Mezheplerdeki farklı yorumlar, onun sebepleri,  Eski eserlere, Rivayetlere yönelik tenkitler onların tevilleri, karşıtları, yandaşları derken binlerce kitap yazıldı. Kötü niyet hep iyi niyetin paralelinde görevini yapmaya devam etti!
Sonuçta bunları okuduğumuzda irfanımızın artacağını düşünüyorduk. Ne garip ki bu olmadı. Sebebi bunları dinin aslından saydık! Bu yüzden görüş ayrılıklarımız çoğaldı. Acaba üretilenleri mi anlayamadık?! Geri dönüp baktık!. Onlara anlamak üzere yenilerini yazdık!. Yine olmadı. Kapsamlı bir araştırma yaptık. Bunca emek neden doğru sonuç vermiyor! Çok manidar bir o kadar da acı gerçekle karşılaştık! Ürettiklerimizin çoğu Allah’ın kitabına, resulün örnekliğine, bir birine, insan tabiatına, ahlaka, sosyal hayata, doğanın yaşam tarzına tezat, çelişkilerle doluymuş! İşin garibi bu kadar çelişkinin dinin aslı yerine konması, bunlara karşı çıkanların bir şekilde susturulması, dinin bir afyon gibi topluma yutturularak sarhoş edilmesiymiş!  
Öyle bir hale getirilmişiz ki; Artık hiç okumuyoruz, sadece zannımızdakileri takip ediyoruz. Yazımı  üzerinden bir asır geçmiş olan her bir kitap,  bir mezar taşı, …. Saymakla bitirilmeyecek kadar çok şey! Bizim için son derece kutsal olmuş!. Düşünelim bir kere  bir sarhoşun çamurda bulduğu  bir kağıdı öpmesi yüksek bir yere asması bile onu bir günde evliya yapabiliyor!  O evliya kutsanıyor mezarı başında günah çıkartılıyor! Böylesi düşünme yetisi elinden alınmış,  İman ettiği  kitabına yetim,  okuyup test etmediği  her bilgiyi cehaletine ilaç diye yutan bilgi tembeli, öze ihtiyaç duymadan  görüntüye,  şeklin  peşine düşme öngörüsüzlüğü!!.. İşte bizim son  halimiz!  Niye şaşırıyoruz ki, ALLAH ın kitabını yetersiz bulan bir toplumun geleceği nokta ne ola ki!....?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder