ALLAHIN GÖNDERDİĞİ DİN BİZE NİYE YETMEDİ!
Allah’ın gönderdiği din aslında insanlığa yetmişti. Hz. Peygambere
inen vahiy, o vahşi toplumu kuzuya döndürmüş, İnsanlığın zirvesini yaşatmış ve
güzel bir örneklik teşkil etmiş, onlara yetmişti! O örneklik bize yetmedi! Allah resulü sonraları eski alışkanlıkların hortlamasıyla
bir takım kavgalar başladı. Kavgalarda herkes kendinin haklılığını ispatlamak
için Kuran’ı konuşturmak istediler.
Önce beceremediler. sonra bir yol
buldular. Önce peygamberi kendi adına, sonra da Kuran adına konuşturdular. Farklı kültürler ile İslam düşmanlarının
üretimleri de zamanla devreye girdi. Allah ın koyduğu hükümlerin birçoğu
laytlaştırıldı! Boşluklar için
yenilenmelere, ilavelere, ihtiyaç duyuldu!. Eğitim imkanlarının çok az olduğu
toplumda dine susamışlığın etkisi ile zehiri
şifa olarak almaya hazır topluma din adına ne verilirse kabul görüldüğü
bir ortam! Okuma yazma kültürünü fazla
olmadığı, sözlü kültürün hakim olduğu bu toplumda din adına konuşulan ne varsa,
doğru ve yanlışlar gerçek anlamda ayırt edilemeden, vahye vurulmadan, metin tenkidi yapılmadan
sadece rivayet edenlerin güvenilirliği üzerinden yazıya dökülmeye başlandı. Bu zan ifade eden bilgiler Kuran’ın yerine almaya
başlamasıyla zaten bir hayli fazla olan farklı sesler daha da arttı!
Özetlemek gerekirse, Bazı yenilenmelere, ilavelere, ihtiyaç duyuldu.
Her bir fiil için hükümler çıkartılmaya,
fıkıh kurallarına ilaveler devam edildi. Rivayette karşılığı olmayan konularda
aynı ekolden gelen alimler ortak karar verdi. Buna da icma dendi! O kadar çok
konularda detaylı görüşler üretildi ki, gerek sosyal hayata yönelik gerekse din
adına söylenen yazılanlar, insana özgür bir alan bırakılmadan hükme bağlandı! Mezheplerdeki
farklı yorumlar, onun sebepleri, Eski
eserlere, Rivayetlere yönelik tenkitler onların tevilleri, karşıtları,
yandaşları derken binlerce kitap yazıldı. Kötü niyet hep iyi niyetin
paralelinde görevini yapmaya devam etti!
Sonuçta bunları okuduğumuzda irfanımızın
artacağını düşünüyorduk. Ne garip ki bu olmadı. Sebebi bunları dinin aslından
saydık! Bu yüzden görüş ayrılıklarımız çoğaldı. Acaba üretilenleri mi
anlayamadık?! Geri dönüp baktık!. Onlara anlamak üzere yenilerini yazdık!. Yine
olmadı. Kapsamlı bir araştırma yaptık. Bunca emek neden doğru sonuç vermiyor!
Çok manidar bir o kadar da acı gerçekle karşılaştık! Ürettiklerimizin çoğu
Allah’ın kitabına, resulün örnekliğine, bir birine, insan tabiatına, ahlaka,
sosyal hayata, doğanın yaşam tarzına tezat, çelişkilerle doluymuş! İşin garibi
bu kadar çelişkinin dinin aslı yerine konması, bunlara karşı çıkanların bir
şekilde susturulması, dinin bir afyon gibi topluma yutturularak sarhoş
edilmesiymiş!
Öyle bir hale getirilmişiz ki; Artık hiç
okumuyoruz, sadece zannımızdakileri takip ediyoruz. Yazımı üzerinden bir asır geçmiş olan her bir kitap, bir mezar taşı, …. Saymakla bitirilmeyecek
kadar çok şey! Bizim için son derece kutsal olmuş!. Düşünelim bir kere bir sarhoşun çamurda bulduğu bir kağıdı öpmesi yüksek bir yere asması bile onu
bir günde evliya yapabiliyor! O evliya
kutsanıyor mezarı başında günah çıkartılıyor! Böylesi düşünme yetisi elinden
alınmış, İman ettiği kitabına yetim, okuyup test etmediği her bilgiyi cehaletine ilaç diye yutan bilgi
tembeli, öze ihtiyaç duymadan
görüntüye, şeklin peşine düşme öngörüsüzlüğü!!.. İşte bizim
son halimiz! Niye şaşırıyoruz ki, ALLAH ın kitabını
yetersiz bulan bir toplumun geleceği nokta ne ola ki!....?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder