16 Ekim 2018 Salı

UYDURMA RİVAYETLERİN NAMUSUNU KURTARMAK İÇİN KURAN’A YÖNELİK ŞÜPHELER ÜRETENLER! BUNU NİÇİN YAPARLAR?





Dinin kaynağı, Doğru haber, akıl ve beş duyu ile tespitin sonuçlarıdır. Kuran'ın hakikatliği  bütün bunlar ile tescil edilmiş iken, Adam uydurma rivayetlerin namusunu kurtarmak için, “Sahabe tarafından rivayet edilen hadislere  inanmıyorsunuz da, sahabe tarafından toplanan   Kuran’a neden inanıyorsunuz!..? Diyor  ve devam ediyor. “ Eğer rivayetler yalansa, Kuran’da yalandır. peygamberle ilgili bu rivayetler dediğiniz kadar uydurmaysa , Kuranın rivayetleri ile de şüphe duymaya başlayın!! O zaman." diyor ve devam ediyor " Aynı sahabeler ve Müslümanlar Kuran diye kitap uydurmuş ve de sorgulanmasın diye içine bir de biz onu koruyacağız ayeti ilave etmiş olamazlar mı ?" Diyebiliyorlar!  Aman Allah’ım!..... Zerre kadar aklı, mantığı vicdanı olan insan bunun ikisinin aynı şey olmadığını görmez mi! Anlamaz mı?  Ancak vicdanın körlüğü gözün körlüğünden ne kadar berbatmış, ne kadar karanlıkmış, insan bu tür söylemleri kendini Müslüman olarak tanımlayanlardan görüp duydukça kalplerin mühürlenmesinin ne olduğunu anlıyor!.. Bu sözler bir Müslümanın olabilir mi? Ne ile neyin kıyaslandığına bir bakın! Meseleyi bir anlamaya çalışalım.

Kuran bize diğer rivayetler gibi, şu şundan duymuş, bu bundan duymuş! o da falanca dan duymuş türde bir  ravi silsilesi ile   intikal eden bir kitap değildir..  Bizzat,   unutulmaması  yanlış bir şeyin karışmaması için, her gelen vahyin ezberlenmesi ve yazılması konusunda Allah resulü ezberi güçlü kişilere ezberletip yazdırmış, basıma hazır halde Ali'ye teslim etmiştir. Bu işi kimsenin hafızasına ve ahlakına güvenip Kur'an'ı emanet bırakmamıştır.  Allah resulü bu işi sonraya bırakmış olsa idi, bugünkü rivayetçi nesiller neler üretirdi Allah bilir!..? En basitinden hadisçi zihniyetin  dağarcığında yer alan recim uydurmasını doğrulamaya yönelik yalan rivayet hatırlanmalı!

“Ant olsun ki recmetme ayeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanın haramlığı) ayeti indi. Andolsun ki bu ayetler karyolamın altında bir yaprakta (yazılı) idi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edip biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ölümü ile meşgul olunca, evde beslenen koyun veya keçi girip o yaprağı yedi.İbni Mace 1944, Ahmed bin Hanbel 5/131, 132, 183 ve 6/269

Şiilerin bir numaralı hadis kitabı olarak kabul ettikleri Kuleyni' nin “El Kâfi”sinden de bir örnek verelim. İmam Cafer; “Cebrail’in Muhammed’e (as) getirdiği Kuran 17000 AYETTİ.”        Görüleceği gibi, Allah resulü böyle bir duruma fırsat vermemek için her şeyi sağlığında sağlama bağlamıştır. Kısaca Kuran'ın kitaplaştırılması,  şüpheye dayandırılacak her hangi  bir geçmişi yoktur. Kuran'a dair bu  kadar açık ve şüphesiz bir gerçek varken,  Allah resulü  Kuran’a gösterdiği ihtimamı  hayatı boyunca her hangi bir hadis için göstermemiş, hadis katibi  görevlendirmemiş, hatta  “Benden Kuran dışında her hangi bir şeyi yazmayın” dediği, yine  adı sahih olan kitaplarda mevcuttur!.  Ayrıca, dört halife döneminde de hadis yazılımı yasaklanmıştır! Buna rağmen zaman zaman hadis toplama işleri yapılmıştır. En geniş şekliyle de  Allah resulünden  sonra  iki yüz elli üç yüz sene sonra hiç bir sahabenin hayatta olmadığı onlardan en az yedi sekiz nesil sonra yaşayan torunlarının torunlarına  sorularak toplandığı rivayet edilmektedir!.

Sözlü kültürün yoğun olduğu, Arap toplumda iki yüz elli yıl dilden dile dolaşan sözlerin, doğru yada yanlışlığı ile ilgili duyulan şüphelerin,  sahabe üzerine yönlendirilmesinde zerre  mantık da yoktur! Zira hiç bir hadis toplayıcısı ben falanca hadisi filanca sahabeden duydum dememiştir. Böyle de bir şansları da yoktur zaten!. Dolayısı rivayetlerin sahabeyle ilişkilendirilmesi yalandır iftiradır.  Çünkü muhatap olarak gördüğünüz her hangi bir sahabe, onun torunları, torunlarının torunları  yoktur ki, Hepsi  vefat etmiştir. Bir takım rivayetlerin namusunu kurtarmak için sahabeye güvenmiyorsunuz gibi bir argüman kullanmanın mantığı anlaşılır gibi değildir!  Sahabenin dolayısı ile de Allah resulünün ağzı ile söylediği var sayılan sözlerin toplanma bicimi, sağlamlığına dair üretilen deliller, metin tenkidi yapılmadan kitaplaştırılması, hadis ehlinin birinin güvenilir bulduğu ravi'nin diğerlerince yalancı ilan edip güvenmemesi gibi bir sürü  hususları da sorgulanması gereken, netameli bir hikâyedir! Nasıl mı? Hadis ehli dediğimiz kişilerin hiç birisi Arap değildir. Bunlar o coğrafyayı hiç bilmedikleri gibi sahabe torunlarının kimler olduğunu bile bilmezler. Buna rağmen Sadece Buhari’nin  sahihini 600 bin hadisten seçtiğini, bunlardan bir kısmını tetkik etmek için at üstünde  50 bin km  yolculuk yaptığı, ravileriyle görüşüp onların güvenilirliğini test ettiğini,  güvenilir bulduklarının da her biri için gusül abdesti alıp  rüyada peygambere bu hadisin doğru olup olmadığı sorduğu böylece  sahihlerin oluşturduğu söylenmektedir!. Bu eylemin  matematiksel bir işleme döktüğünüzde, yapılanların yirmi yıl içinde bir insanın, altından kalkabilmesi mümkün olmadığı ortadadır!...Ayrıca zaten ehlisünnet rüya ile amel edilmeyeceğini söylemişken,  görevini tamamlamış ve Allah'ına kavuşmuş bir nebiye rüyada  görerek her rivayeti tasdik ettirmekte ne oluyor!                                                                           Günümüzde adı hadis olarak gecen rivayetlerin sayısı iki milyona yakındır. Doğru ve yanlışın iç içe geçtiği, Allah a ve resulüne iftiraların da bulunduğu bu rivayetlerin itibarı  ile, bize ulaşımında ve kağıda dökümünde zerre kadar bir yanlış ve yanılgının olmadığı KURAN ı eşitlemeye çalışmak, bir akıl tutulması mıdır? Yoksa bir münafıklık mıdır? Anlaşılır gibi değil!..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder