KURAN DİYOR Kİ; “Bu kitap açık ve açıklayıcıdır”
Allah’ın kitabı kendi içinde kendini de anlatmayı
ihmal etmemiştir. Buna göre; Bu kitap açıktır. Anlaşılmayan
yönleri yine kendi içinde açıklanan bir kitaptır. Anlaşılsın
diye indiği toplumun dili üzerine, toplumun
anlayacağı
örneklerle, toplum kültüründe, o coğrafyada
bilinen peygamberler, kavimler, hayvanat
ve bitki örtüsü üzerinden örnekler
verilerek, o toplum içinde yaşanan
aksaklıklar, gelenek haline gelmiş
ahlak dışı
yaşantılara
dikkat çekerek detaylandırılmıştır!…Der ve bu konuya
yönelik çok detay vererek, benzeri örnekleri de yeri geldikçe sayar gider!....
Anlaşılmasının
üzerinde ısrarla durulmasını da; “Ümmet
kendi aklı ve vicdani ile gönderilen mesajları anlasın ki, bunları anlamak
için, bir başkasına kul olmasın diye “ der. Allah
böyle derken, bir kısım kullar bunu
inandırıcı bulmazlar. Haşa, Allah’ı yalancı
çıkartmak için elinden gelen demagojiyi üretip polemik yaparlar. Tıpkı geçmiş
Yahudi ümmetinin Allah ın emrini yerine getirmemek için ayak sürümesi ve bu amaca yönelik ürettikleri anlamsız sorular gibi,….! Sorular üretirler. Hâlbuki ki Allah, bu
olumsuzluğu da kitabında örneklendirmiş
ki;.. sakın sizde onlar gibi davranıp yaratanınızla cedelleşmeyin! Zira siz zararlı çıkarsınız, diye sürekli
akla, aklını başkasına emanet edenlere
vurgu yapmıştır.
Aklı emanet alıp, bir daha sahibine vermeyen
emanetçiler neden Kuran’ı kendi
üzerinden değil de, ya peygamber yada bir takım gizli gaybi ilimler, ilmi
ledün çerçevesinde anlamayı, anlatmayı
doğru buluyorlar?..! sorusu ister istemez
insan aklına geliyor tabii!....
Allah resulü
sonrası Kuran’a karşı paralel din üretenler,
Kuran’a söyletemedikleri; dalavereyi, rüşveti,
iltiması, torpili, irtihal etmiş peygamberin ağzına
koyarak ona söylettiler!.. Kuran’ı bu rivayetler acıkılıyor argümanı ile de alt
yapı oluşturduklarından,
sonraki nesillerin Kuran ve din algısını
bu yalanlar oluşturmaya başlamış,
dini anlama yönünde yazılan kitaplar, tefsirler hep bu maksada hizmet eder
duruma gelmiştir!.. Bu yalanları görenler asırlardır
haykırmış
deliller ortaya koymuşsa da nafile. Bu nemadan
faydalananlar, yönetimler, dinden para
kazananlar, toplumda sınıf oluşturup
statü kazananlar hakikat çağrılarına kulak
kapadıkları gibi hakkı hakikati söyleyenleri
bir şekilde susturmuş lardır!...
Tıpkı imamı azama yapıldığı gibi….
Ekonomik yönden nemalananlar örneklendirilmesi
gerekirse; Şia toplumunda “Zekat doğrudan
fakire verilmez, imamlarda toplanır. Bu onlarda itikat konusuna dönüştürülmüştür!.
İhtiyaç
sahiplerine imamlar dağıtılır” İmamların
vicdanını havale edilen fakirin hakkı ile
bugün imamların bir çoğu o ülkenin en zengini olmuş,
fakirin fukaranın hakkı gaspa uğramıştır!.
Ülkemizde de bunun benzerlerinin yaşandığı
herkesin malumudur. Fetö olayında olduğu
gibi!.. Benzer yapılar ondan kalan boşluğu
doldurma gayretine girmişler, bir lokma ekmeğe
muhtaç insanlar toplumda kol gezerken, Kuran talebelerine, okul ve yurt adı ile
beş
yıldızlı saraylar dikmişlerdir. Kendileri de
lüks arabalar, eşliğinde havuzlu yedi yıldızlı saraylarda hüküm
sürerek topluma gerdan kırmak talar. Kısaca fakir, yetim ve yoksullara verilmesi
gereken hasenat, bu gün birilerinin lüks ve ihtişam
içindeki hayatına harcanmaktadır. Yetiştirdikleri
talebeler Kuran’ anlasa idi!. Topluma anlatsa idi!. Anlaşılan
kuran yetseydi, Kuran’ı yaşayan resul örnek
alınsaydı, Kuran’ın acık ve açıklayıcı lığına
güven duyulsaydı bu toplum bu halde olur muydu!..? Din; Kuran’ı istismar eden, onu para kazanma aracı
yapan cahillere emanet edilir mi idi!!!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder