16 Ekim 2018 Salı

KURAN OKUMALARINDA ÇELİŞKİ ZANNI UYANDIRAN KURAN IN KENDİSİ DEĞİL OKUMA BİÇİMİNDEDİR.



Nisa suresi 82 de Kuran’da çelişki yoktur. peygambere tabi olup olmama konusunda bir biri ile çeliştiği zannı veren bir sürü ayet vardır. Bunları nasıl anlamalıyız!..?   
Kuran’da Allah peygambere zaman zaman resul(elçi) zaman zaman da nebi diye hitap eder. Bu hitaplardaki  elçi kavramında, verilen görevleri sadece tebliğ etmesi, başka bir şeye kalkışmaması, nebi  kavramında ise uygulamalardaki eksiklik ve küçük hatalar dolayısıyla eleştiriler ve uyarılar vardır. Bu iki şey ayırt edilmediği sürece konu yeterince anlaşılamaz.
Konuya ayetlerden örnekler vererek başlanırsa anlaşılması daha kolay olur. Mesela;  KAF/45  te "Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver."
YÛNUS /109 da "Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır."
Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O`ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Tahrîm Suresi, 2. Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi, niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Bu mealde onlarca ayet varken, buna karşın tersi bir algılamayı gerektiren onlarca ayetten söz etmek mümkündür. Mesela;  
ahzap 36 da “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır”.
Nisa 4/80 de “Bu Resul’e (Elçi’ye)  kim itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur” 
Görüldüğü gibi, bazı ayetler resul’e (elçiye) uyun derken bir kısmında Allahtan başka veli edinmeyin, ondan başka kimseye tabi olmayın demektedir. O halde insanlar peygambere tabi olacaklar mı, olmayacaklar mı?
Konuyu anlayabilmek için önce peygamber kelimesinin akıbetini sorgulamak gerek. Kuran’ın hiçbir yerinde kullanılmamasına rağmen, dilimize Farsçadan geçen peygamber; bir birinden ayrı anlamlar içeren nebi ve resul ün ortak anlamı olarak kullanılmaktadır. Sorunun kaynağı bu kelimeye yüklenen anlamla ilgilidir. Bu anlaşılmadan  konudaki çelişkinin  giderilmesi mümkün değildir.
Kuran’,  Resul’e (elçiye) tabi olmayı emrederken, nebiye itaatten söz etmediği gibi  nebiye onlarca  uyarı söz konusudur. Ayrı anlamları olan bu kelimeleri bir kelimeyle yani  peygamber anlamı verilirse, Peygambere hem itaat, hem de itaat etmemek gibi çelişkili bir durum ortaya çıkar. Gelenek bu çelişkiyi görmezden gelerek  resul ve nebi’nin anlamını kitap verilen ve verilmeyen peygamberler olarak tanımladığından anlam karmaşası sürüp gelmiştir. Bu farklılığı ifade eden alimlerde genellikle görmezden gelinmiştir.
Mesela, gelenekte dört ilahi kitabın indiği kabul edilir. Bunlar Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an’dır. Nebîmize dayandırılan bir rivayette Âdem’e 10 suhuf, Şît’e 50 suhuf, İdris’e 30 suhuf ve İbrahim aleyhisselama 10 suhuf olmak üzere 100 suhufun indiği de iddia edilir. Böylece toplam sekiz nebiye kitap verilmiş olur.
Hâlbuki konuyla ilgili ayetler, bütün nebilere kitap ve hüküm verildiğini açıkça bildirmektedir. Bakara 2/213 .
Bu meseleye ön yargısız sade Kuran acısından baktığımızda genel kanaatin yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Durum böyle olunca bizler ; Ya Allah’ın  Kuran’da  sözünü ettiği Allah resulünün  izinden gideceğiz, yada bir kısım ulemanın yarattığı peygamber algısının izinden!  Bunlar bir birinden çok ayrı iki faktördür. Önce bunu ayırt etmek gerekir. Bunu ayırt etmek içinde önce Kuranda Resul ve Nebi Kavramlarına bakışın ne olduğuna bakalım.
Nebîlik makamdır. Nebî, insanlığa Allah’ın kitabını getiren, tebliğ eden ve uygulayan kişidir.“ manası; Allah tarafından değeri yükseltilmiş kişi” anlamına gelir. İnsan kendi isteği ile nebi olmaz. Yüce Rab bu makama getirdiklerine Kitap ve hikmet verdiğini ifade eder. Tabii burada geçen kitap ve hikmet de ümmet arasında farklı yorumlarla anlaşılmaya çalışılmıştır. “Onlar, kendilerine kitap, hüküm ve nebîlik verdiğimiz kimselerdir.” (En’âm 6/89)
Nebînin değerli hale getiren ona vahiy edilmesinden dolayıdır. Allah Teâlâ, bu yüce makama getirdiği kişiler dışında hiç kimseye nebî dememiştir.  İnsan için kendi canlarından daha değerli olan nebi, aynı zamanda da bir insandır. Bunu özellikle söyleyen ayette;De ki "Ben de tıpkı sizin gibi insanım. Bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunmaktadır...”.  (Kehf 18/110). Nebi Kuran’ı uygulamada, ondan hüküm çıkarmada hata ve eksik yapabilir. Bu durumlarda Allah’ın ikazına muhatap olurlar.
 Resul’lük  görevdir. Resul yani Elçi, kendinden bir şey katmadan birinin sözünü diğerine ulaştırmakla görevli kişidir.  Bir nevi bir ülkenin başka bir ülkedeki elçisi gibi. Kendi ülkesinde oluşturulan görüşleri bulunduğu ülkenin ilgili makamlarına aynen ulaştıran kişi gibi. Nasıl bir elçi ülkesinin belirlediği politikalara bir şey ilave edemez ise, resulde  Allah tan gelen vahye her hangi bir şey ilave yada eksiltme yapamaz. Elçilikte asla hata olmaz. Muhataplarına iletir. Konuyla alakalı örnek ayet verilmesi gerekirse;
" Elçilere(Resullere); her şeyi ortaya koyan tebliğden başka ne düşer?" (Nahl 16/35)… Başka bir ayetde; “(Muhammed,) Bize karşı bir takım sözler uydursaydı, onu kıskıvrak yakalar, şah damarını koparırdık. İçinizden hiç biri de bunun önüne geçemezdi.”(Hâkka 69/44–47). Resule itaat vardır. Çünkü yukardaki ayetten de anlaşılacağı üzere, resul; sadece Allah tan aldığını tebliğ ettiği için, resulün bütün sözleri  Allah’ın vahyidir. Yani Kuran’da geçen ayetlerdir. Dolayısı ile resule itaat, Allaha itaat anlamına gelmektedir. Zira kendinden kattığı her hangi bir şey yoktur. Bununla ilgili onlarca ayet  mevcuttur.
 Burada önemli olan Nebi ve resul kavramlarını karıştırmamak gerekir. Resul sadece vahiy geldiği ve tebliği süresiyle görevi sınırlı iken, nebi 24 saat görev ve sorumluluk içindedir.  Kuran’da nebiye  itaat, şartı yoktur. Niye; nebi insandır, gelen vahyi işlemek hüküm çıkarmak zorundadır. Bunu yaparken yanlış yapabilir, yanılgıya düşebilir. Ayrıca, günlük ihtiyaçları vardır, aile reisi, devlet başkanı, insanlara arkadaş, sosyal ilişkiler içinde istekleri sevdikleri ya da sevmedikleri olabilir. Onun şahsına münhasır sevdiği her şeyi, yada sevmediklerini herkes tarafından sevilip, sevilmemesini dinin bir esası saymak zulüm olur. Misal, Peygamberin kabağı sevdiği rivayeti vardır. Bu dinin bir esası olsa! Kabağı sevmeyenlerin hali ne olur? . sahabeden zeyd, Kuran’da belirtildiği üzere eşinden ayrılma  konusunda Nebiyi dinlememiş eşinden ayrılmıştır. Enfal 5,6 da nebi ile tartışan ashab (mücahitler), 58/1 de nebi ile tartışan kadın ve 33/37 Bunun için Kuran onları telin etmemiştir. Kısaca; . Her resul aynı zamanda nebîdir ama her nebî resul olmayabilir. Çünkü resul kelam ilmine göre yeni şeriat veya Kitap getiren peygamberdir. Ama nebi, daha çok kendinden önceki resulün izinde giden, ama eski şeriata yeni bir açılım getirendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder