16 Ekim 2018 Salı

BİZE NE OLDU!!? İŞTE BİZİM HİKAYEMİZ..!




DEĞERLİ DOSTLAR;
BİZ BÖYLE Mİ İDİK!!?   BİZE NE OLDU!!?
İŞTE BİZİM HİKAYEMİZ..!



Allah'ın insanlığa gönderdiği dinler, tarih boyunca inananlar tarafından bozula gelmiştir! Buna karşın yüce yaradan, şirkten uzak kalmaları için, kavimlere sürekli peygamberler göndererek tevhitteki yozlaşmanın önüne geçmeyi amaçlamıştır. Ne yazık ki, insanoğlu her dönemde haddini aşmıştır. Kimileri dini yetersiz bulup artırımlar yaparak, kimileri azaltarak! Kimisi geçmiş kültürlerini, asabiyet ve kavmiyetçiliğini, aile kavgalarının sebep ve sonuçlarını   zamanla dinselleştirmiştir!  kimileri de dinden çıkar sağlamayarak sürece bir şekilde zarar vermişlerdir!...En basit bir örnek verecek olursak; Hz Musa kavmini kızıl denizden geçirdikten sonra kırk günlüğüne ayrılır. Döndüğünde kavminin altından yapılmış böğüren bir ineğe taptığını, öncülerinin de  “Musa da böyle istiyordu” dediğini Kurandan okuyoruz. İnsan tabiatı böyle bir şey. Henüz 40 gün içinde tüm gerçeği bilip görmesine rağmen sapması neyin göstergesidir!..? Kabe deki lat ve Uzza kimleri temsil ediyordu? Hiç düşündük mü birisi lut a.s. Diğeri Üzeyir a.s. Müşriklerin  kutsadıkları kişilerdi. Bunlar bir masal değil, insanoğlunun her an sapmaya meyilli olduğunu hatırlatan mesajlardır!
  Hz. Muhammed sonrası da,  söz konusu olumsuz etkenlerin kendini göstermesiyle İslam içindeki yozlaşma  diğer dinlerin kaderine mahkum olmuştur!. Başlangıç olarak zorba ve adaletsiz yönetimler, muhaliflerini sindirmek ve gözden düşürmek, hükümranlıklarını sürdürmek adına toplumdaki huzuru adaleti, sosyal ilişkileri alt üst etmişlerdir! Allah’ın kitabının toplum tarafından yeterince anlaşılması için caba göstermek şöyle dursun,  geriye dönük bir takım rivayetler uydurarak haklılıklarını topluma kabul ettirme yöntemini kullanmışlardır. İç ve dış çatışmalar neticesi Kuran’ı anlayan insanların bir bir ölmesi, yaşayanların da yönetimden uzak durması  bu zihniyetin ekmeğine yağ sürmüştür! İslamı yeni kabul etmiş  geniş halk kitlelerin, dinini Kuran’dan öğrenme imkanı nerdeyse kalmamış olduğu bir ortam! İnsanların dini anlama ve yaşama konusundaki beklentisine cevap verecek yeterli  rivayet de yok!! Bunu nerden anlıyoruz? Hz. Ebu Bekir sahabenin yaşadığı dönemde bütün valilere genelge göndererek hadisleri toplatır. Toplam 500 hadis çıkar. Bu kadarın içinde bile çelişkiler görünce Allah resulü bize Kuran’dan başka emanet bırakmadı diyerek onları yok ettiriyor. Çünkü sahabe Kuran’ı anlıyor, Allah resulünün örnekliğini de içlerine sindirmiş vaziyetteler!
 Karmaşa döneminde ise, Müslüman toplumun din adına bildikleri Allah resulünden beri nesiller arası yaşanarak gelen ibadetlerden anladıkları kadardır!  Sahabe dönemindeki derinlik maalesef kalmamıştır! 

Bu karmaşa içinde  din adına yaşananlar!!!

Yönetimin bir şekilde gasp edilmesi, halifeliğin saltanata dönüşmesi neticesinde iktidar  ve muhalefetin düşmanlıklarının hat safhaya ulaştığı muhalefetin yok edilmesi için bütün imkanların seferber edildiği bir ortam!!! Bu gurupların arkalarına yandaş bulmak adına  Kuran’ı ve Allah resulünü kendi lehlerine konuşturmaları neticesindeki uydurmaların daha sonraki nesillere din olarak yansıdığı bir zaman dilimi !!  Bunlar nasıl oluyor bir bakalım!
Kuran zaten anlaşılmıyor! Muhalif Şiilere göre Kuran’ı ancak temiz olanlar anlar ve açıklarlar! Onlar kim? Ehlibeyt. Onlar da resuller gibi masumdurlar! Vasıtasız vahiy alırlar! Ölecekleri vakti bile kendileri tayin ederler! Onlara iman etmek imanın bir esasıdır! Dolayısı ile ehli beytin her söylediği söz Kuran’ın anlamıdır!. Müslüman olmak ve kalabilmek için bu esasların kabulü şarttır!!!
İktidarın zaten din diye bir derdi yoktur. Bütün derdi saltanatını devam ettirmek ganimetini artırmak taraftarların çoğaltmaktır! Bunun içinde dinin onların lehine konuşması yeterli. Bunun içinde ne gerekse yapılmakta!
İktidar ile muhalefet arasında kalan geniş halk kitleleri, muhaliflerin dinde olmayan bir takım şeyleri itikat konusu yapmasına  karşı  mesafeli durarak, her ne kadar iktidarın zulmünü desteklemiyorsa da, karşı bir mücadele içinde de olmamışlar tabiri caiz ise kabuklarına  çekilmişlerdir!. Bir kısmı da daha iyi Müslüman olmak adına  toplum içine yayılmaya başlayan züht hayatına yönlenerek her şeyden elini ayağını çekmişlerdir!
İktidar ve muhalefet kendi iddialarının altını doldurmak adına Allah resulü adın söz uydurma yarışına girdiklerini  beş yüz  olan hadis sayısının milyonlara ulaştığını görerek anlıyoruz.  Büyük kopuşun alt yapısını oluşturan bu iddiaların altının  doldurulması için iki tarafta da  hadis borsası oluştu!.  Bu oluşumların bir tarafında  ehlibeyt,  diğer tarafta da  peygamber adına hadis uydurma faaliyetleri  başlar! Bu o kadar meşrulaşır ve önemsenir ki, hadis uyduranlar bununla cennete bile gideceğine inanmaya başlarlar!.  Her iki tarafta da dinde olmayan bir sürü hurafe ve yalanları hem peygambere hem de ehlibeyte söyletmişlerdir. Bunlarla kalsalar ya! Bu yalanları kullanabilecekleri ayetlerin altına koyarak Kuran’ı da bu sürece  ortak etmişlerdir! Bugün ayet anlamlarına bakıyorsunuz, aynı ayet şiilere farklı Sünnilere farklı bir şey söylüyor!!. Allah'ta tezat olur mu!!? Haşa!!!
Sürecin devamında, insani yorumlar, iyi niyetle, belirli zamanların sorunu çözme konusundaki fıkıh hükümleri, içtihatlar, farklı kavimlerden gelen kültürler, dinde olmayan binlerce şey dinden sayılırken,  Kuran’ın  hüküm  belirlemede adı olsa da,   etkisiz yetkisiz  sevgi ve saygı boyutunda duvarlara asılı bırakılmıştır!  Kitabı anlamayı değil de okumayı amel edinenler, ne hikmetse Allah resulünden yaklaşık iki yüz elli üç yüz yıl sonra metin tenkidi yapılmadan toplanarak  Kuran’a, ahlaka, akla  ve kendi kendisi  ile çelişen doğru ve yanlışın iç içe geçtiği  rivayetler  yığınını  anlaşılır ilan ederek, Kitabın yerine oturtmuşlardır!. Tabiri caiz ise  tevhit ameliyat edilerek reforma tabii tutulmuştur. İslam kılıfı ile İslami ritüellerinde içinde olduğu nerdeyse yeni bir din ortaya konmuştur! Daha sonraki nesiller bu tezgahı fark etmeden  söz konusu rivayetlerin bir çoğunu ne yazık ki, Kuran'ın anlamı zannı ile din haline getirmişlerdir. Çelişkili rivayetler; günümüzde bir kısım Müslümanların tüm hadisleri reddetmesine, bir kısmının dinden uzaklaşmasına bir kısmının  ateist ve deist olmasına neden  olurken, diğerlerini de geçmişte  gruplara mezheplere, meşreplere, daha sonrada tarikatlara bölünerek parça parça olmasına neden olmuştur!. Farklı rivayetleri benimseyen her bir grup, kendilerini hak diğerlerini batıl görmesi yüzünden, kardeş olmaları gereken müminler bir birini kafir ilan etmeye başlamışlardır. Bugün her bir grup kendilerinin hak olduğunu ayetlere ve hadislere dayandırabilmekte, Kuran ve hadis herkese farklı şeyler söyleyebilmektedir! Bu ihaneti zamanında görüp, Müslümanları Kuran'a ve nebevi sünnete çağıran Hasan Basri, İmamı Azam, İmamı Zeyd, Akif, Ali Şeriatı ve sonraki alimlerimiz ya cezalandırılmış yada itibarları yerle bir edilmiştir. Süniiler şia olmakla, şii olanda sünnici olmakla suçlanmıştır! Rahatlarını bozmamak istemeyenler, gelebilecek tepkileri göze alamayan korkaklar, hakikati gördüğünde kafalarındaki dinin bozulacağı endişesi içinde olanlar, ya susmaktalar! Yada çıkarlarına dokunduğu için bu gerçeği söyleyen herkese bütün çirkinliği ile saldırabilmekte!...
İslam toplumunun bir dört yüz küsur yıl dan beri içinde bulunduğu bu ortam  bir senaryo değildir. Bu kadar bölünmenin, çirkinleşmenin, ahlaksızlaşmanın kaynağı nedir! Mekruh sayılan bir eylemden kaçmak için onlarca haramın işlendiği, kendine göre sünnet saydığı bir eylemi yapmak için yüzlerce farzın yok edildiği dindar toplum!!!

Gelinen nokta!...

İslam toplumları aklını kullanmayıp hurafe bataklığına saplanması yüzünden, bilimsel,  teknolojik, sosyal ve ekonomik gelişmelere ayak uyduramamış, topraklarını kaybetmiş birçoğu batılıların sömürgesi olmaya mahkum olmuşlardır!  Kaynaklarını akıllıca kullanmamış emperyalist ülkelere peşkeş çekmişlerdir.!   Bu  kadar aymazlığı, gerilemeyi kimileri batılıların oyununa, kimileri Müslümanların tembelliğine, kimileri de Kuran’ dışı uydurulmuş dinin insanlardaki düşünme akıl etme yetisinin yok edilmesine bağlamıştır.!
Neticede, günümüz Müslümanları tarihte hiç olmadığı kadar fakir, ezilmiş, aşağılanmış, zelil ve tefrikalara bölünmüş haldedir.  Karnı toklar acın haline ortak olmamakla birlikte, aşağılık bir hayat sürmektedirler. Açlık ve yokluk içinde olanlar eğitimden yoksun kaldıklarından kötülük üretenlerin etkisinde her yeni gün farklı amaçlara yönelik kullanılmaktadırlar! Kısaca Müslümanlar bir birine düşürülmüş,  bir birini öldürmeyi dinin bir emri hatta cihat sayma hadsizliğine düşmüş yada düşürülmüş durumdadır!  Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kendilerine yeni tartışma, kavga ortamı oluşturmada son derece maharetli olduklarını da göstermişlerdir! Daha önce mezhepler ve tarikatlar  üzerinde yürüyen tartışma, bu seferde dinin kaynağı “Kuran mı, hadis mi”.?...Alanına kaydırılmıştır!!!!.
Bir sorun varsa ki, var! Asırlardır  saklanmaya çalışılıp bir türlü üstü kapatılamayan bir tür tevhit ve şirk' in mücadelesi artık ap açık ortaya çıkmıştır!  Mesele din üzerinde oynanan oyunların bozulup hakikate ulaşılması ise,  Maksat rızai ilahi kazanmaksa, önümüzde örneğimiz var. Bu dini güzel bir şekilde yaşandığı bir zaman dilimi var. Allah'ın resulünün övülen örnekliği ve bunların neler olduğu açıkça kitapta belirtilmiştir.
   Allah’ın dininin aslına dönme konusunda atılacak her adımda,  kavga etmeden, bağırıp çağırmadan, tartışmaların ön yargısız bir şekilde sürdürülmesi, tevhidin, adaletin, aklın, şefkatin, özgürlüğün, mübaşire nin öncülüğünde Müslümanların fabrika ayarlarına dönmesi yönünde bir cabaya güzel bir katkı sağlamak varken...!
Kendimiz gibi düşünmeyenlere karşı bu çirkinlik, ötekileştirme,  iftira, şahsiyetlerini yok etmek...!  Bütün bunları kimin için, kim adına, neden yaparız? Hem de din Allah'ın, kavga niye bizim! Üstelik O böyle bir kavga istemezken! Bu çirkinlikten bir Allah rızası çıkar mı!..? Çıkmayacaksa insan kaybedeceği şeyin kavgasını yapar mı?